Antalya'nın güney sahillerinde Phaselis'ten sonra ikinci önemli liman kenti, Olympos'tur. Beydağları Sahil Milli Parkı sınırları içinde yer alan antik kente ulaşım, Antalya-Kumluca kara yolundan güneye ayrılan iki sapaktan da mümkündür. Kesin kuruluş tarihi bilinmemekle birlikte, M.Ö. 167-168 yıllarında basılan Likya Birlik sikkelerinde adı geçen Olympos, Likya Birliği’nde üç oy hakkına sahip 6 kentten biridir. Kentin günümüze ulaşmış kalıntılarının çoğu orman içinde ağaç ve çalılarla örtülü olup Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine aittir.
Olympos Limanı, tarihte korsan yatağı olarak bilinir. Kent; korsanların lideri olan ve uzun süre Akdeniz'e korku salan Zeniketes tarafından üs olarak kullanılmıştır. Bu durum M.Ö. 67'ye dek sürmüş; M.S. 43'teki kesin Roma egemenliği, yeni ve parlak bir dönemin de başlangıcı olmuştur. Erken Hristiyanlık Dönemi’nde önemini koruyan kentin piskoposu Aziz Methodius, adından çokça bahsedilen bir kişiliktir.
Olympos'un günümüze ulaşmış kalıntıları, doğudan batıya doğru denize akan bir ırmağın ağzında ve her iki yakasında yer alır. Irmak ağzının 150 metre batısında yer alan tapınak kapısı, kentin görülebilir yapılarındandır. Kalıntılar arasında en ilginci ise Antalya Müzesi’nce yürütülen kazılarla gün ışığına çıkarılmış olan “Kaptan Eudomus'un Lahdi”dir. Nehir ağzının hemen yanında, kayalığın oyuğunda yer alan lahit; hem duygu dolu ithaf yazıtında kaptanın adını vermesi hem de uzun kenarındaki gemi kabartmasında gemisinin şeklini vermesi açısından da büyük önem göstermektedir.
Olympos Antik Kenti ve civarı, ünlü Likya Yolu yürüyüş güzergahının 7,5 kilometrelik etabını oluşturur. Olympos’un doğusunda, sahilden 300 metre ileride; Caretta Caretta’ların yumurtalarını bıraktığı muhteşem kumsalı ve pek çok bitkinin yaşadığı sahil kumulları ile ünlü, Çıralı yerleşimi yer alır. Hazır gelmişken; hava karardıktan sonra, Çıralı’daki “Chimaera”nın alevlerini de mutlaka izlemelisiniz.