Tepecik, en geç MÖ 3. binyıldan başlayan buluntu skalası ile Patara’nın Roma Çağı öncesi tarihi için belirleyici önemdedir. Üstündeki düzlüğün doğu kesiminde açılan yapı kompleksi, MÖ 7. yüzyıla tarihlenir. İçinde ele geçen buluntuların niteliği ile (örneğin dokuma ağırşakları) kentin yöneticisinin ikametine ayrılmış bir yapının, bir beyevinin kalıntıları olmalıdır. Tepecik’in kuzey düzlüğünde MÖ 5. yüzyıla tarihlenen mimari kalıntıların izlerine rastlanmıştır. Tüm bu alanlarda MÖ 7. yüzyılın sonralarından MÖ 5. yüzyılın ilk çeyreğine kadar tarihlenen çok sayıda seramik (yerel üretimlerin yanı sıra İonia, Attika ve Kıbrıs ithalleri) ve terrakotta figürin parçaları ele geçmiştir. Bunlar, kentin Arkaik Dönem’de gelişkin bir konumda olduğunu gösterir. MÖ 4. yüzyılla birlikte, olasılıkla Hekatomnidler egemenliği ile bağlantılı olarak, Tepecik’in yeni bir mimari program çerçevesinde tekrar düzenlendiği, bastion ve kuzey sur duvarı ile birlikte bir kulenin eklendiği görülür. Son yıllarda yapılan kazılarda alanda MÖ 4. ve 3. yüzyıllara tarihlenen konutlara da rastlanmıştır. MÖ 3. yüzyılın ikinci yarısında Tepecik’te bir kez daha sur duvarları ile bastionda eklemelere ve revizyonlara gidilmiştir; bu düzenlemeler, üzerinde II. Ptolemaios ve eşinin portrelerinin bulunduğu bir kalıbın da gösterdiği gibi, kentin Ptolemaioslar hâkimiyeti altında olduğu bir dönemde gerçekleştirilmiştir. Tepecik üstündeki düzlük, MÖ 1. yüzyıldan sonra yerleşim alanı olarak kullanılmamış ve terk edilmiştir. Bu tarih Patara’da Lykia Birliği başkentliği ile gelen yeni bir süreci de başlatmaktadır.
Patara’nın Klasik ve Hellenistik dönemlerdeki yerleşiminin, meclis binasından itibaren kuzeye ve batıya doğru yayılan alanlara genişlediğine dair güçlü ipuçları vardır. Ancak buralarda kazı çalışması yapılmadığı için kesin bir yargıda bulunmak doğru değildir. Patara’nın baskın bir Roma Çağı yerleşimi görmesi, çok uzun süre kullanılmış olması ve topografyasındaki başta Doğucasarı Tepesi’nden akan erozyon yığınları ve liman çanağındaki tektonik hareketlilikler olmak üzere meydana gelen değişiklikler, özellikle erken mimari buluntuların ancak son derece zahmetli açılan derin sondajlarda ortaya çıkmasının nedenidir. Örneğin takın doğusunda uzanan sur duvarı boyunca kuzey ve güneyde açılan sondajlarda, Hellenistik katmanlar bugünkü yürüme zemininden yaklaşık 6, Klasik katmanlar ise 7 m aşağıdadır. Ancak Geç Hellenistik Dönem’den itibaren Patara’nın kentsel gelişimi tiyatro, meclis, liman caddesi ve tak ekseni ile bu hattın her iki yanındaki yapılaşımlarda tatmin edici biçimde takip edilebilmektedir.